25 Kasım 2016 Cuma

SİYEZ BULGURU

😉          Bir tarifte bizden gelsin ;)
Siyez buğdayının içeriğinde çok yüksek antioksidan etki bulunmakta olduğu araştırmalar sonucu elde edilen önemli bir bilgidir. Bu sayede siyez buğdayı tüketimi hücre yapısını korur, yaşlanma etkilerini geciktirdiği de söylenir. Siyez Buğdayının içeriğinde yüksek oranda B grubu vitaminler yer almaktadır, hem sindirim sistemine hemde sinir sistemine önemli faydası vardır. Alzheimer gibi hastalıklara savaş açtığı da bilinmektedir.
       Siyez buğdayının içeriğinde yer alan karbonhidrat değeri düşük iken, protein değeri oldukça yüksek olduğunu daha önceki yazılarımızda da paylaşmıştık. Protein ağırlıklı diyetlerde tavsiye edilir. Glisemik indexi düşük olmasına bağlı olarak kan şekerinin hızlı yükselmesi gibi olumsuz etkilere de sebep olmadığı, kepekli ve bol lifli yapısıyla uzun süre tok tutma özelliği yine tercih edilir kılmaktadır. Kabızlık, hazımsızlık gibi sindirim bozuklukluklarına olumlu etkileri bulunmaktadır.
         
  Kısa bir bilgi sonrası tarifimize geçelim.
            1 su bardağı  siyez bulguru,
            2 su bardağı sıcak su ( bulguru ıslatmak için)
           2 yemek kaşığı tereyağı( yarı yarıya zeytinyağı ile de tercih edilebilir)
           1 diş sarımsak,
           1/2 çay kaşığı tuz,         
           1 su bardağı et veya tavuk suyu (yarı yarıya sulandırılabilir)
  Tercihe göre baharat pul biber, karabiber


 
        Siyez bulgurunu ayıklayıp yıkadıktan sonra sıcak su ile 15 dk ıslatalım. Tencereya yağ ve soğanı ekleyip iyice kavuralım sarımsakları da ince ince doğradıktan sonra  bu işlemin yarısında ilave edelim. İsteğe göre domates suyu, salça , domates bu aşamada ilave edilebilir.  Bulguru süzüp tencereye ilave edelim 1-2 dk kavurup baharatlarını ekledikten sonra Et suyunu  ekleyip kısık ateşte pişmesini bekleyelim . Islama süresine bağlı olarak tanelerin pişme süresi değişebilir. tadına bakılıp sıcak su ilave edilebilir.

Afiyet olsun . 
 

24 Kasım 2016 Perşembe

SİYEZLERİ TAKİPTEYİZ

         
       

         Bir önceki yazımızda kısa bir siyez  tanıtım yaptık. Gerisini yaşadıkça anlatacağız sizlere. Biz burda yaşadığımız duyguyu sizinle paylaşmak için bulunmaktayız efendim . Çok ekelim, çok çok olsun çok kazançlar getirsin hiç değil amacımız. Gerçekten zevkle yaşadığımız  toprak ve doğa aşkını biraz olsun sizlere hissettirebilmek. Eskiden daha fazla ekilen ürünlerden olan siyez, son dönemde yeniden değer kazanmaya başladı.  Araştırmalar sonucu normal buğdayda 40 kromozom bulunduğunu, bunun % 60-80 oranında gluten demek olduğunu; geleneksel buğdayımızda ise 14 kromozoma karşılık gluten oranının % 10’lar düzeyinde bulunduğunu anlatılmaya başlandı. 
             

         Değerli bir ürün , değerini bilmek gerek diye düşünüyoruz biz ailece.  Seydiler ilçesinin rakımı 1074 civarında, eee  bu kadar yüksekte olunca gece ve gündüz sıcaklıkları inanılmaz farklı oluyor. Sabah toprağın üzerine yağan çiğ buğdaylarımızı öyle bir besliyor ki  siyezdeki kepeğin fazlalığı bu doğa harikasından kaynaklanıyor. Kepek oranı fazlaca olunca hem bulguru hem unu bol lifli bir gıda haline dönüştürüyor. Lezzetinin yanında sindirim  sistemine azımsanmayacak kadar faydası bulunuyor. Hepsi aynı boy değil her başak ayrı havada yani çok özgür bu buğdaylar aynı onları ilmek ilmek işleyen çiftçisi gibi:)

       Mayıs ayında bu ziyaretimiz ; buğdaylarımızın  o can alıcı renklerini görmeye hemde önümüzdeki  seneye hazırlayacağımız tarlaları sürmeye gittik. Baharda ülkemiz ayrı bir renkte her yer bambaşka. Mevsimlerin her biri apayrı güzellikte yaşanıyor gerçekten. Mis gibi yeşermiş toprakları sürdükçe üzerindeki her bir çiçek, her bir farklı tohum o toprağı ayrı ayrı güzelleştiriyor. Ve biz toprağı karıştırdıkça yemeğini bekleyen güzeller bizlere keyifle eşlik ediyor.


     Veee tabiki taş fırınımızı yakmazsak olmazsa olmazdı. ilk denemeler siyez ekmeklerimiz. Fazlaca kabarmıyorlar bence bu glutenin az olduğunun en önemli göstergesi. Ama lezzet nefis. Kendine has bir tadı aromaya sahip. Ne kadar yersen ye hiç rahatsız etmiyor. Rengi o kadar doğal bir kahverengi rengini alıyor ki şaşırmamak elde değil. 







           Uras beyde bizim küçük kahramanımız.  Aslında herşey sanırım onunla bir başka güzel olmaya başladı. Ve yeni neslin doğayı bizden daha çok sevmesi, anlamlandırması ve keyifle sürmesi bizleri çok daha güzel günlere kavuşturacak inanıyoruz.
  







22 Kasım 2016 Salı

SİYEZ'İ BİRAZ TANIYALIM


      
     Siyez , kaplıca ya da einkorn olarak bilinir. Fransa , Fas, Yugoslavya  ve Türkiye'de yetişir. Triricum monococcum Latince ismidir. Siyez ilk olarak 10.000 yıl önce Yakın Doğu'da tespit edilmiş olup, kültüre alınmış günümüz buğdayının Ata'sıdır. Hititler ve Frigler  tarafından da tarımı yapılmış. Siyez'e verilen ilk isim Hititçe bir kelime olan "ZIZ" dır. 2n=14  kromozom yapısındadır. Kromozom sayısı ile genetik olarak en basit buğday çeşitidir. Tek başakçıklı olması, sıkı kavuz yapısı itibari ile hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı, kurak şartlarda ve fakir topraklarda rekabet gücü yüksek bir türdür.

            Slow Food  tarafından Türkiye'nin korunması ve üretiminin desteklenmesi gereken ilk "Presidium" ürünü olarak ilan edilmiştir. Türkiye'de  çoğunlukla Kastamonu'da İhsangazi, Seydiler ve Devrekani ilçelerinde yetiştiği biliniyor.

           Siyez'in sert, kat kat kabuk yapısı ve tek tip olmayan uzunlu kısalı  başakları üretimini   ve kullanımını zorlaştırıyor. Başakların uzunlu kısalı olması makine ile hasatı imkansızlaştırıyor.  Kat kat kabuklu yapısı ise işlenmesini zorlaştırmakta . Ayrıca tek başakçıklı olması sebebiyle verimi de diğer buğday çeşitlerine  göre hayli düşük.  Yani zor bir buğday ancak yıllardır Kastamonu bölgesinde yetiştirilmeye devam edilmesinin nedenleri de var. Bir kere sert sıkı kabuklarıyla sert iklim koşullarına, hastalıklara dayanıklı, ayrıca kıraç fakir topraklarda yetişebiliyor ki yöre toprakları böyle. Üstelik hayvan yemi olarak da kullanılabiliyor ayrıca yöresel yemeklerde de tat olarak tercih ediliyor. Tüm bu sebepler nedeniyle Siyez Buğday'ı hiç ara verilmeden yıllardır bu bölgede korunmuş ve tarımı devam etmiştir.

          Bu ürün neden değerli olduğuna bakalım. Birincisi bu buğday türü zor koşullara oldukça dayanıklı ve az su isteyen bir tür.  Buğday  pasına ve hastalıklara karşı da oldukça dirençli. Yine bir başka olumlu özelliği ise gübreyi sevmemesi, verim arttırmak için yapılacak gübreleme başakların yere yatmasına sebep oluyor. Sonuç olarak konvansiyonel tarımda buğday ekiminde söz konusu olan hastalıklarla mücadele ve verimi arttırmak amacıyla yapılan aşırı gübreleme bu türe uygun olmayan bir yaklaşım. Geriye ise en önemli sorun yabani ot mücadelesi kalıyor. Eğer nadasa bırakarak yetiştiriliyorsa bu sorun da hafiflemiş oluyor.    

         Siyez Buğdayından yapılan bulgur ve ekmeğin tadı ve besin değerleri diğer buğdaylardan farklıdır. Araştırmalar sonucu bu buğdayın ;karbonhidrat değeri düşük fakat protein değeri yüksektir. Protein miktarı 14-25/100 gr iken diğer ekmeklik buğdaylarda 10-12/100 gr.dır. Ayrıca yüksek antioksidan içeriği ile hücre yapısını korur hücre yaşlanmasını geciktirir. Folik asit ve B vitaminleri açısından oldukça zengindir. Hamilelerce ve küçük çocuklarca tüketilmelidir.  Yapılan çalışmalarda yüksek yağ içeriğine ve ekmeklik buğdaya göre daha fazla sarı lutein oranına sahip olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca tam tahıl tüketimiyle ilişkili sağlık yararları ve düşük glisemik indekse sahip olmasının yanında, fonksiyonel gıda olarak da protein, fenolikler, tokoferoller ve karotenoidler açısından diğer buğday türlerine göre daha zengin bir yapıda olduğu tespit edilmiştir. Tüm tam tahıllarda olduğu gibi lif bakımından da oldukça zengindir ve sindirim sistemimize dosttur.

21 Kasım 2016 Pazartesi

MERHABA :)

İşte bizim ilk mahsülümüz "Siyez "Temmuz 2015
             Merhaba :) ,
           En keyifli kelimedir hayatımda "Merhaba". Söylerken bile neşe dolar içime. Bloğumuzun  açılışını da bu başlık ile yapmayı tercih ettik. Çünkü bizde yeni bir başlangıca "Merhaba" dedik, yeni heyecanımızın da   her aşamasını sizlerle paylaşmak istedik, çünkü güzel bir iş yaptığımıza inanıyoruz. 
         Kısaca bizden bahsedersek hikayemize giriş yapabileceğiz sanırım. Biz  "Elif  ve  Özgür "  iki eğlenceli Gıda Mühendisi,  2003 de tanışıp  2007 de evlenmiş 2010 da 3. ve en tatlı bireyimiz  "Uras" ın aramıza katılmasıyla işlerin daha eğlenceli hale gelmesini sağlayan bireyleriz. Özgür Kastamonu/Seydiler  doğumlu bende Ordu/Ünye. Doğayı tahminimizden daha çok seviyormuşuz, sonradan fark etsek te geç kalmış sayılmayız. Neyse bizim hikayemiz uzun, gelelim SİYEZ'e .
      Özgür her zaman köyünü özlemle anar ; toprağı, havasını, toprağı işlemeyi dilinden düşürmezdi. Sadece yaz tatillerinde 1 hafta 10 gün vakit geçirdiğimiz  köyümüzden ayrılmak git gide zorlaşmaya başlamıştı. Eh benimde biraz  tahammülsüz tarafım acelecidir. O zaman dedik ki  köyde daha fazla vakit geçirelim :) Aslında ben bir deniz kızıyım. Deniz olmayan yerde yaşayamam diyordum ama toprakta bambaşkaymış yaşayınca anladım. O yemyeşil buğdayları görüp sapsarı hallerinin enerjisini enerjimize kattığımızda ortaya nasıl güzellikler çıktığını fark edince her şey değişti. Biz karı koca yemek sektöründe çalışıyoruz yeni yemekler denemeyi seviyoruz, yeni ürünler ilgimizi çekiyor ."Siyez" yeni akım sağlıklı yiyecekler konu başlıklarında geçmeye başlayınca Özgür;" biz çok ekerdik eskiden " demesi ile ikimizin de gözlerinde pırıltılar fark edilmeye başladı. Hatta Özgür babamıza bahsettiğinde "siyez mi biz onu  ineklere verirdik süt yapsın iyi beslensin diye " demez mi gülmekten bir hal olduk. Biz değil miyiz zaten hep faydalı şeyleri önce en sevdiğimiz varlıklara yediren :)))))
     Ve bizim 2014 yılı Ekim ayında SİYEZ hikayemiz başladı ....10 dönüm yeri Özgür büyük bir zevkle ekti  ve Ağustos ayında nefis ürünlerimize kavuştuk  sonrasında Siyez'le çevremizi tanıştırmaya başladık...

Kastamonu ,Seydiler

Köyde güzel geçen vakitler