22 Kasım 2016 Salı

SİYEZ'İ BİRAZ TANIYALIM


      
     Siyez , kaplıca ya da einkorn olarak bilinir. Fransa , Fas, Yugoslavya  ve Türkiye'de yetişir. Triricum monococcum Latince ismidir. Siyez ilk olarak 10.000 yıl önce Yakın Doğu'da tespit edilmiş olup, kültüre alınmış günümüz buğdayının Ata'sıdır. Hititler ve Frigler  tarafından da tarımı yapılmış. Siyez'e verilen ilk isim Hititçe bir kelime olan "ZIZ" dır. 2n=14  kromozom yapısındadır. Kromozom sayısı ile genetik olarak en basit buğday çeşitidir. Tek başakçıklı olması, sıkı kavuz yapısı itibari ile hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı, kurak şartlarda ve fakir topraklarda rekabet gücü yüksek bir türdür.

            Slow Food  tarafından Türkiye'nin korunması ve üretiminin desteklenmesi gereken ilk "Presidium" ürünü olarak ilan edilmiştir. Türkiye'de  çoğunlukla Kastamonu'da İhsangazi, Seydiler ve Devrekani ilçelerinde yetiştiği biliniyor.

           Siyez'in sert, kat kat kabuk yapısı ve tek tip olmayan uzunlu kısalı  başakları üretimini   ve kullanımını zorlaştırıyor. Başakların uzunlu kısalı olması makine ile hasatı imkansızlaştırıyor.  Kat kat kabuklu yapısı ise işlenmesini zorlaştırmakta . Ayrıca tek başakçıklı olması sebebiyle verimi de diğer buğday çeşitlerine  göre hayli düşük.  Yani zor bir buğday ancak yıllardır Kastamonu bölgesinde yetiştirilmeye devam edilmesinin nedenleri de var. Bir kere sert sıkı kabuklarıyla sert iklim koşullarına, hastalıklara dayanıklı, ayrıca kıraç fakir topraklarda yetişebiliyor ki yöre toprakları böyle. Üstelik hayvan yemi olarak da kullanılabiliyor ayrıca yöresel yemeklerde de tat olarak tercih ediliyor. Tüm bu sebepler nedeniyle Siyez Buğday'ı hiç ara verilmeden yıllardır bu bölgede korunmuş ve tarımı devam etmiştir.

          Bu ürün neden değerli olduğuna bakalım. Birincisi bu buğday türü zor koşullara oldukça dayanıklı ve az su isteyen bir tür.  Buğday  pasına ve hastalıklara karşı da oldukça dirençli. Yine bir başka olumlu özelliği ise gübreyi sevmemesi, verim arttırmak için yapılacak gübreleme başakların yere yatmasına sebep oluyor. Sonuç olarak konvansiyonel tarımda buğday ekiminde söz konusu olan hastalıklarla mücadele ve verimi arttırmak amacıyla yapılan aşırı gübreleme bu türe uygun olmayan bir yaklaşım. Geriye ise en önemli sorun yabani ot mücadelesi kalıyor. Eğer nadasa bırakarak yetiştiriliyorsa bu sorun da hafiflemiş oluyor.    

         Siyez Buğdayından yapılan bulgur ve ekmeğin tadı ve besin değerleri diğer buğdaylardan farklıdır. Araştırmalar sonucu bu buğdayın ;karbonhidrat değeri düşük fakat protein değeri yüksektir. Protein miktarı 14-25/100 gr iken diğer ekmeklik buğdaylarda 10-12/100 gr.dır. Ayrıca yüksek antioksidan içeriği ile hücre yapısını korur hücre yaşlanmasını geciktirir. Folik asit ve B vitaminleri açısından oldukça zengindir. Hamilelerce ve küçük çocuklarca tüketilmelidir.  Yapılan çalışmalarda yüksek yağ içeriğine ve ekmeklik buğdaya göre daha fazla sarı lutein oranına sahip olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca tam tahıl tüketimiyle ilişkili sağlık yararları ve düşük glisemik indekse sahip olmasının yanında, fonksiyonel gıda olarak da protein, fenolikler, tokoferoller ve karotenoidler açısından diğer buğday türlerine göre daha zengin bir yapıda olduğu tespit edilmiştir. Tüm tam tahıllarda olduğu gibi lif bakımından da oldukça zengindir ve sindirim sistemimize dosttur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder